İmamoğlu, o kamerayı neden kapattırdın?

İmamoğlu, o kamerayı neden kapattırdın?

Türk siyasi tarihine rezillik mi lazımdı? İşte buyurun: Bir belediye başkanı, otelde “çekirdek kadrosuyla” yapacağı toplantıya giderken otelin kameralarını kapattırıyor.

Şaka gibi değil mi? Sanırsın gizli servisin başı, sanırsın dünyanın kaderini değiştirecek bir operasyon düzenliyor. Yok, bir otel toplantısı işte… Kahramanımız ise eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.

Şu soruyu herkes sormalı: İstanbul’u yöneten biri, kimden neyi saklıyor? Hadi Escobar olsan, CIA peşindedir; hadi MOSSAD ajanı olsan, yakalanmamak için böyle tedbir alırsın.

Ama sen İstanbul’un belediye başkanısın! Neyin telaşı bu?

Cevap basit: Yolsuzluk dosyalarının altında ezilen bir siyasi kariyerin çöküş telaşı.

İmamoğlu’nun hikâyesi zaten baştan aşağı “hak etmeksizin” gelen ayrıcalıkların bir kronolojisi. Ne okulda hak etti ne belediyede. Önüne çıkan her fırsatı parayla, güçle, “dizaynla” aşarak büyüdü. Baktı İstanbul’un belediye başkanı olmak da fazla zor değilmiş, gözünü daha yükseklere dikti. Organizasyon büyüdü, ama izler de belirginleşti.

Beylikdüzü’nde usulsüz ihaleler, parayla satın alınan makamlar, intihara sürüklenenler… Hepsi bir bir yazıldı. Şimdi ise yıllar önce temelleri atılan o düzen, otel lobilerinde yakayı ele veriyor. Yanında kimler var?

“Kafa koparan” Fatih Keleş.

Yüzde 7’ci Ertan Yıldız.

“Balya balya para” taşıyan Tuncay Yılmaz.

“Kasacı” adamları Adem Soytekin ve Hüseyin Köksal…

Bu isimler öylesine değil. İBB’de, CHP’de, İyi Parti’de… Nereye el atsan, bu figürler bir şekilde sahnede. Bazen tehditle para toplarken, bazen villa pazarlıklarında, bazen seçim mühendisliklerinde…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “İmamoğlu suç örgütü” soruşturması başlatması bir tesadüf mü sanıyorsunuz? Devasa bir örgüt, pervasız bir yapı adım adım her yeri kuşattı, CHP’yi teslim aldı.

Bu yapının tipik davranışıdır: İz bırakmamak. Ve kameraların kapatılması, işte tam bu “örgütsel refleksin” dışa vurumu.

Bire bir FETÖ taktiği, görüntü yoksa suç yoktur!

Oysa esas büyük skandal henüz sahneye çıkmadı. 560 milyarlık yolsuzluk iddiaları yalnızca buzdağının ucu. Otel toplantısı, asıl büyük fırtınaya hazırlığın küçük bir provasıydı. Kameralara bant çekme korkusu, yaklaşan felaketin itirafıdır.

İmamoğlu normalde sabah akşam açıklama yapardı. Burada ağzını bıçak açmıyor.

Niye? Çünkü “Hele bir sor niye kapattım” diyecek cesareti yok!

Ama başka bir konuda mangalda kül bırakmıyor:

“Arkadaşlarımız İstanbul’u koruyan kahramanlardır!” diyor.

Ne diyelim… İBB’nin deprem bütçesini reklam bütçesinin altına iten, her seçimde “100 bin konut” vaadi verip 6 yılda 10 bin konutu bile tamamlayamayan bir yönetici için bu açıklamalar aslında oldukça tutarlı: Gerçekle bağı kopmuş bir yönetimin trajikomik savunması…

Küçücük kent lokantalarını dev mega proje diye pazarlayan, göz boyamayı başarı zanneden bir figürden başka türlüsü beklenir miydi?

Açıkçası İmamoğlu’nu izlerken insanın aklına hep Banker Bilo’daki o meşhur sahne geliyor:

“Hele bi sor, niye yaptım?”

Biz de soruyoruz:

İmamoğlu, o kamerayı niye kapattırdın?

Yoksa, görülecek, korku imparatorluğunu deşifre edecek bir şey mi vardı?

Kaynak = https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2025/04/27/imamoglu-o-kamerayi-neden-kapattirdin

administrator

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir