Sabahları erkenden balkona çıkıp bir aydır tomurcuklanıp duran limona bakıyorum.
Saksıdaki toprağın suyu az mı, çok mu?
Çiçeğe dönenler kaç tane?
Bu sefer o çiçekler limon yapar mı?
Sorular, kalp çarpıntıları, umutlar…
Gözüme nasıl da güzel görünüyor o küçük gövde…
İki yıl önce alıp balkona kondurduğum boyda hâlâ…
Sadece daha yapraklı, daha cilveli; bunu dallarının ucundaki tomurcuklara bakarak söylüyorum elbette…
***
Sonra elimde kahvem, limonun dibindeki sandalyeye oturup telefonuma bakarken dünyam kararıveriyor.
Bu dünyaya bu kadar ışık fazla bile…
İnsan şu haberle, şu satırlarla nasıl hesaplaşabilir mesela?
Soluduğu hava bile boğazında düğümlenmez mi?
“Gazze’de aç çocuklar kuş yemi, topraktan kopardıkları ebegümeci ve tok tutsun diye kabuklarıyla birlikte limon yiyorlar.” Gazze’nin narenciye bahçelerinin eşi benzeri yok diye anlatırdı Filistinli arkadaşlarım…
Hele Han Yunus çevresi…
Şimdi toz toprak altında hepsi…
***
Limon bahsini burada kapatmalıyım artık…
Çok güzel bir şey…
Uymuyor şu çirkin günlere…
***
İyi de ben neden bu kadar seviyorum limonu?
Tadını mı?
Tamam, ekşi olan ne varsa aram iyi olmuştur ama o kadar da değil.
Peki limon görünce çocuk gibi heyecanlanışım neden?
Neden bir kâseye koyulmuş üç limon, gökyüzünden güneşi yanıma indirip koymuşum duygusu veriyor.
Galiba yıllar önce de yazdığım gibi işin aslı şu:
Limon demek rahmetli ninem demek benim içim…
Allah’ın bana hediyesi; çocukluğumun hayat öğretmeni, birlikte saatlerce bıkmadan usanmadan konuşarak tarihi, insanı ve Kuran’ı tanıdığım o güzel kadın…
Onun yanından ayırmadığı yarım limonlarını; mutlaka suyuna ve çayına bir limon dilimi koyuşunu unutamam.
***
“İçine limon sıkmak” denir ya…
Olumlu olanı olumsuza çevirmek, tadını kaçırmak, işi bozmak anlamlarında…
Ne haksızlık ama!
Bu deyime gıcığım, kabul etmiyorum.
Bir de sevdiğim yazarlardan Julian Barnes’ın “Limon Masası” hikâyesi gelir her seferinde aklıma…
Hikâye ne mi anlatıyor?
Bir restoranda dostlar belli zamanlarda buluşur, ölümden bahsederler ve o masaya da “limon masası” denirmiş.
Ölüm, yüzleri buruşturuyor diye herhalde…
Bana sorarsanız, ne ölümden anlıyorlar, ne de limondan…
Kaynak = https://www.sabah.com.tr/yazarlar/babaoglu/2025/04/13/icine-limon-sikilmis-yazi