IRAK’TAKİ TÜRKMENLER
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Türkiye’nin sınırı olan bütün ülkelerde Türk azınlığı bulunduğuna işaret eden Fidan, bu toplulukların hiçbir zaman ayrılıkçı hareketler içerisinde bulunmadığını ve yapıcı rol oynadığını söyledi.
Bakan Fidan, “Dolayısıyla biz Türkmenlerin Irak’ın saygın evlatları olarak hak ettikleri bütün hakların verilmesinin elzem olduğunu düşünüyoruz. Tıpkı bütün halklara verilen haklar gibi.” dedi.
Fidan, Türkmenlerin tarihi nedenlerden dolayı demografik sürgüne uğratılmasının ve bulundukları yerlerde siyasi endişeler nedeniyle zayıf düşürülmesinin “Türkmenleri değil, Türkiye’yi hedef alan bir yapı.” olduğunu dile getirerek, “Ama biz her zaman diyoruz: ‘Bakın bu türden küçük oyunlarla oradaki nispeten sayısı daha az olan bir topluluğa galebe çalmaya çalışarak atacağınız adımlar sizi zafere götürmez; tam tersine Türkiye’nin hışmını daha çok çekersiniz. Onun yerine var olan Türkmen nüfusunu Türkiye’yle bağları daha güçlendirmede kullanabilirsiniz.'” ifadelerini kullandı.
Türkmenlerin hiçbir zaman Irak’ta ayrılıkçılığın, terörün veya suçun kaynağı olmadığını vurgulayan Fidan, bazı grupların Türkmenlere farklı şekilde muamele etmesinin kabul edilemez olduğunu; bununla ilgili endişeleri gerekli mercilere ilettiklerini ve yoğun şekilde tartıştıklarını aktardı.
SURİYE-IRAK İLİŞKİLERİ
Fidan, Ürdün, Türkiye, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Mısır’ın bir araya gelerek, Suriye’deki yeni yönetimden beklentilerini kararlaştırdığını ve yönetime bunları ilettiğini paylaşarak, “Bunlar (beklentiler) nedir: Komşuların için tehdit oluşturmayacaksın; terör örgütleriyle herhangi bir iltisak olmayacak, tam tersine mücadele edilecek; azınlıklara saygılı muamele edilecek, ülkenin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması için hassasiyet gösterilecek. Sayın (Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed) Şara bu konuda tereddüt etmeden ‘evet’ dedi ve bugüne kadar bizim gördüğümüz, delillendirdiğimiz konu da bu sözlerin arkasında durulduğuna yönelik.” dedi.
Irak ile Suriye’deki yeni yönetim arasında yakın tarihten kaynaklanan bazı sorunlar bulunduğuna işaret eden Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile Irak Başbakanı Sudani’nin olgunluk göstererek bu sorunları geride bırakıp ülkeleri için nasıl daha bütünleşik bir geleceğin ortaya konabileceğini irdelemesi gerektiğini söyledi.
Fidan, bölgede DEAŞ’la mücadele, ekonomik işbirliği ve sınır güvenliği için atmaya çalışılan adımların önemli olduğunun altını çizerek, bölge ülkelerinin anlaşmazlıkları iyi niyetle birbirini tehdit etmeden çözmesi gerektiğini kaydetti. Fidan, “Şara’nın herhangi bir tehdit oluşturmadığını ve buna yönelik bir niyeti olmadığını görüyorum. Aynı şekilde Irak’taki grupların da artık Suriye’yi bir tehdit olarak görmekten vazgeçmeleri lazım.” ifadelerini kullandı.
SURİYE’DE SAHİL BÖLGESİNDEKİ OLAYLAR
“Irak hükümetinin son açıklamalarında sınırla ilgili, güvenlik meseleleriyle ilgili ve Suriye’deki yeni hükümetin bazı azınlıklara karşı ayrıcalıklı davranması konularında endişeleri var. Peki bu endişeler Türkiye tarafından nasıl aşılabilir? Irak’ın endişeleri nasıl aşılabilir? Suriye hükümeti burada ne yapmalı?” sorusunu cevaplayan Fidan, sınır güvenliği ve terörle mücadele için bölgede bir platform oluşturacaklarını, bu platformda tarafların birbirinden, tehdit gördükleri gruplara karşı önlem almasını isteyeceğini dile getirdi.
Fidan, hiçbir kaçakçı, terör örgütü ve kriminal grubun bölgede Türkiye, Suriye ve Irak hükümetlerinin toplam gücünden daha güçlü olmadığını, iyi niyetle bir araya gelindiğinde ezilmeyecek grup bulunmadığını belirtti.
Sahil bölgesindeki olaylara ilişkin değerlendirmesi istenen Fidan, şunları söyledi:
Maalesef orada bazı mezhepler arası bir gerginlik mevcut, halk arasında. Çünkü yakın tarihte (Suriye’nin devrik lideri) Beşşar Esed’in yanlış politikalarından dolayı ortaya çıkmış bir Sünni-Nusayri gerilimi var, bir tansiyon var. Ama Allah’a çok şükür, 8 Aralık’tan (2024) sonra Şam’da iktidara gelen yönetim bu konuda çok bilgiliydi ve hiçbir provokasyona müsaade etmedi. Ama baktık ki eski rejimden kalanlar, halk arasında bulunan bu gerginliği bir çatışmaya dönüştürmek için, bir provokasyon zeminini devlet organlarından, Sayın Şara ve arkadaşlarından göremeyince, kendileri ortaya çıkardılar. Şimdi bu provokasyon fitilini ateşleyince toplumsal karşılıklı gerginlik ve bazı istenmeyen olaylar oldu ve sivil katliamlarını biz tabii ki kınıyoruz. İster Sünni olsun ister Nusayri olsun, bunlar kabul edilebilir şeyler değildir.
Fidan, Şam hükümetinin bu olaylarda taraf tutmaması, olayları yatıştırmaya çalışması, ve olası suçlular için komisyon kurmasının önemine değinerek, “Nusayrilerin, tekrar ediyorum, Esed döneminde Sünni çoğunluğa yapılan ezici baskıdan dolayı kendi içlerinde ‘Bu sefer dönem değişti, Sünni çoğunluk bize baskı yapacak’ diye bir endişelerinin olması normal. Tam da bunun için Nusayrilere yönelik her türlü ayrımcılığın, şiddetin ve kötü muamelenin önlenmesi gerekiyor. Bununla ilgili ben Sayın Şara ve arkadaşlarında büyük bir farkındalık gördüm.” diye konuştu.
Suriye’yi istikrarsızlaştırmak için mezhepsel veya etnik çatışmanın hareketlendirilmeye çalışıldığına dikkati çeken Fidan, bölgede böyle oyunlara izin verilmemesi gerektiğini; hangi ülkelerin bu olaylarda rolü olduğuna dair istihbari raporlar elde ettiklerini ve bunları incelediklerini kaydetti.
BÖLGEDE ARTAN İSRAİL TEHDİDİ
“İsrail, tabiri caizse kaşıyor ve sınırları aşıyor. İsrail tarafından işgal edilen topraklar var artık. Bu kaşımalar sizce devam edecek mi? İsrail bu toprakları uzun süre elinde tutabilir mi? Böyle bir senaryo var mı? Ya da bu konuda anlaşmaya varılabilir mi?” sorusunu yanıtlayan Fidan, İsrail’in bu konuda niyet okumaları yaptığını söyledi.
Fidan, İsrail’in Suriye’de provokasyon politikası izlediğine işaret ederek, İsrail’in bu politikasının kendisi için de büyük tehdit oluşturduğunu dile getirdi.
Suriye Cumhurbaşkanı Şara’nın bölge ülkelerinin hiçbiri için bir tehdit oluşturmamaya yönelik politikasının İsrail’i de içerdiğini ifade eden Fidan, şunları kaydetti:
“Bence İsrail kendisiyle ilgili bir güvenlik sorunu algılıyorsa, bir devletin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyacak şekilde bununla ilgili parametreleri söylemeli. Aksi takdirde, ‘Ben niyet okudum, şimdi değil ama belki 15 yıl sonra bunlar bana tehdit olurlar. Ben o zaman gidip oraları işgal edeyim, buradan da böyle yapayım.’ O zaman bir başkası da gelir sana bunu yapar. Dolayısıyla, bence bunu profesyonel bir şekilde halletmek gerekiyor. İsrail’in burada daha sorumlu davranması önemli. İşgal politikası tamamıyla İsrail’in güvenliğine olmayan bir politika. Ters tepecek bir politika. Suriye’yi daha da istikrarsızlaştırma yapısı olan bir politika.”
Fidan, televizyon sunucusunun, “Arap ülkelerinin bu konuda (İsrail-Suriye) rol üstlenmediği ve eleştirilerinin zayıf olduğu” yönündeki eleştirisine cevaben, “Ben burada açıkçası Arap kardeşlerimizin ciddi eleştiriler getirdiğini, itirazlar getirdiğini görüyorum. Bu konuda açıkçası ben onların da hassasiyetini takdirle karşılıyorum. Özellikle Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır bu konuda çok ciddi tepkiler ortaya koyuyorlar. Katar, Birleşik Arap Emirlikleri.” dedi.
Gazze, Mescid-i Aksa ve Batı Şeria’yla ilgili tepkileri İsrail’in dinlemediğini ve “arkasındaki sınırsız destekle” bölgede yayılmacılık politikasına devam ettiğini vurgulayan Fidan, İsrail dahil hiç kimsenin güvenliğinin tehdit edilmediği, hiçbir ülkenin toprak bütünlüğünün ihlal edilmediği, Filistinlilere de devletinin verildiği bir yapı görmek istediklerini söyledi.
Fidan, bu vizyonun ağırlıklı olarak Arap ve Müslüman coğrafyanın yanı sıra İsrail hariç bütün ülkeler tarafından paylaşıldığını belirterek, bu realitenin bölgede başka sonuçlar doğurabileceğini kaydetti.
“İSRAİL, PKK/YPG VE SURİYE ARASINDAKİ ANLAŞMAYI BOZABİLİR” VURGUSU
Bakan Fidan, “PKK/YPG ve Suriye hükümeti arasında bir anlaşma olduğu malumunuz efendim. Silah bırakılacak ve kendini feshedecek bir yıl içerisinde. Sizce İsrail bu anlaşmayı bir tehlike olarak görebilir ve bozmaya çalışır mı?” sorusunu “Olabilir.” diyerek yanıtladı.
İsrail’deki bir düşünce grubunun bölgeyle saygı, sevgi ve karşılıklı ilişkilere dayalı ilişki geliştirerek İsrail’i daha güvenli hale getirmek isterken, diğer grubun bölge ülkelerini hep zayıf ve iç karışıklık içerisinde tutarak İsrail’i güvenli kılmak istediğini ifade eden Fidan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ikinci gruba mensup olduğunu vurguladı. Fidan, “Tam da bu perspektiften dolayı Suriye’nin içerisinde bölücü grupları, yani işte diyelim PKK’nın Suriye’de hala işgale devam etmesini veya başka iç çatışmaların görülmesini falan destekleyen bir yaklaşımın sağlıklı bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum. Bu öngörülemeyen başka sorunları da beraberinde getiriyor. Sadece bölge için değil, İsrail için de. Bu politikaları formüle ederlerken çok daha dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
TÜRKİYE İLE IRAK ARASINDAKİ İŞBİRLİĞİ
Fidan, Irak’ta şu ana kadar istifade edilmemiş enerji projeleri de dahil birçok potansiyel projenin hayata geçirilebileceği değerlendirmesinde bulundu.
Kalkınma Yolu Projesi’nin önemli ve vizyoner bir proje olduğunun altını çizen Fidan, “Irak’ın uzun yıllardır ilk defa güvenlikle ilgili bir sorunla değil de bütün bölgeyi kapsayan kalkınmayla ilgili, refahla ilgili bir projeyle gündeme gelmesi gerçekten takdire şayan bir konu. Cumhurbaşkanımız da bunu çok destekliyor. Bu tam da Türkiye’nin görmek istediği bir husus. (Irak’ın) Çatışma ve bölünmeyle değil de refahla ilgili bir konu yapılıyor olması.” dedi.
Fidan, Kalkınma Yolu Projesi’yle enerji ve boru hatları inşasının gündeme geleceğini dile getirerek, “Şu anda biz biliyorsunuz Irak’ın kuzeyindeki petrol ve gaz yataklarını ancak dünya marketlerine taşıyabiliyoruz. Güneyindekiler Türkiye üzerinden pek gitmiyor Avrupa’ya. Güneydekiler gemiyle başka yerlere gidiyor. Aslında güneydeki petrol yatakları da boru hatları üzerinden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanabilirse, Irak’a çok büyük bir market ve pazar açılacak.” ifadelerini kullandı.
Kürt bölgesi de dahil olmak üzere Irak’ta bazı bölgelerde yeterince kullanılmamış, yatırım yapılmamış gaz yatakları bulunduğuna dikkati çeken Fidan, “Temiz enerji kaynağı olarak gaz şu anda çok moda olan bir enerji kaynağı. Buna yatırım yapmak aslında gerekiyor. Irak’ta mevcut istikrar hakim oldukça ben buraya uluslararası yatırımcıların gelip yatırım yapacağını düşünüyorum.” diye konuştu.
Fidan, Türkiye’nin Irak’taki enerji kaynaklarına yatırım yapmaya ve oradaki kaynaklara pazar olmaya hazır olduğuna değinerek, Türkiye’nin petrol ve doğal gazının yaklaşık yüzde 90’ını dışarıdan almak durumunda olduğunu, Irak’tan gelecek enerjiyi almaya hazır olduklarını söyledi.
Irak’ın Türkiye topraklarını kullanarak uluslararası pazarlara enerji, petrol ve doğal gazı gönderebileceğini belirten Fidan, “Şu anda mevcut bir boru hattı var biliyorsunuz. Bu boru hattı halihazırda çalışmıyor. Erbil ile Bağdat arasında şu anda bağlanması gereken bir anlaşma var. Musul-Ceyhan boru hattını, biliyorsunuz, bu halihazırda çalışmıyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır çalışmıyor.” dedi. Boru hattının çalışmamasının aslında Irak’a da büyük maddi gelir kaybı getirdiğini kaydeden Fidan, “İnşallah bunu çözerler.” ifadesini kullandı.
Fidan, “Suriye’nin Kalkınma Yolu Projesi’ne katılma ihtimalinden bahsediliyor. Bu mümkün mü?” sorusuna, “Bence mümkün. İyi de olur. Suriye belli formüllerle bu projenin parçası olabilir diye düşünüyorum.” diye cevap verdi.
Kaynak = https://www.sabah.com.tr/gundem/2025/04/07/disisleri-bakani-hakan-fidandan-dunyaya-net-mesaj-israilin-politikalari-ters-tepecek